64 yıldır süregelen kalite ve güven...
► Hilmi Beken nasıl bir marka oldu?
Çok uğraştık ama bir marka olduk. Eşim ve çocuklarımın çok büyük rolü var. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Eşim Zuhal Hanım'ı herkes benim karşımda el pençe duran bir kadın olarak görür ama aslında o beni yönetir. O'dur beni iyi düşünceye sevk eden, evimde huzurlu tutan, çocuklarımla geçimimi sağlayıp beni yönlendiren. Gürlediğim zaman susar. O anda susmuş olması o savaşı kazandı anlamı taşımıyor. O sonra isterse bana yaptırmak istediğini yaptırır. Akıllı kadın zekasını belli etmeyen kadındır. Bir kız olsaydım istediğim erkeği elde ederdim. Erkekler zannettiğiniz kadar akıllı değiller. Bir şey aldırmak istiyorsan al demeyeceksin. Benim fikrim demeyeceksin, sen ne güzel düşünmüşsün diyeceksin.
► İş dünyasını takip eden okuyucularımıza sizi ve ticari geçmişinizi tanıtabilir miyiz?
● Köklü bir Antalyalıyım. 3 kardeşiz. Babam marangozdu. Babamızın dükkânına giderdik. İlkokul 2'de, sokaklarda haylaz gezmesin diye babam elimden tuttu doğru bir saatçi dükkânına götürdü. “Ustacım eti seninkemiği benim” dedi. O zaman babama sinirlenmiştim. Her yaz tatilinde başka iş yerine götürüyordu. Züccaciyede çalıştım. Her cumartesi babam geliyor “Ustam bizim çocuk nasıl iyi çalışıyor mu, var mı bir şikayet” diyor. Sonradan öğrendim ki haftalığımı da babam veriyormuş. Orada tek tutunsun diye. O zamanlar kızdık belki ama ben ne tavla ve iskambil ne de poker bilirim.Hiç boş vaktim geçmedi ki.
► Başarı öykünüzde büyük rolü olan eşinizle tanışmanız ve evlilik süreci nasıl gelişti?
● 33 yaşında yani 78'de evledim, görücü usulü sayılır, bir erkeğin gençliğinde hayatı yaşaması lazım. Nergisin, karanfilin, gülün veya papatyanın nasıl koktuğunu bilmesi lazım. Eğer bilmezse yarın nergisle evlenince diğer çiçeklerin kokusunu merak eder.
Deftere attığı imzadan önce yaşamışsa o zaman gözü dışarıda olmuyor. O yaşa kadar o kadar hızlı yaşayan bir insan, sanki manastıra kapanmış gibi hayat yaşamaya başladım. Geleceğimi garanti etmek istedim artık.
► Evdeki geçimi yalnızca marangoz olan baba mı sağlıyordu?
Mahalle terzisiydi annem. Mahallenin kızları terzilik öğrenmeye annemin yanına gelirdi. Ekonomik durumumuzu biraz da annem ayakta tutardı. Kız kardeşim tüberküloz olunca tedavi için onunla İstanbul'a gitti. O gidince biz başıboş kaldık. Anneanneciğim bizimle ilgilendi. Babam bize çok yakın durmazdı. Biz haylazlığa vurduk işi. Okulu asmaya başladık. O zamanlar sokakta sigara içmek haddimize değil. Çünkü herkes birbirini tanıyor. Okuldan kaçıp Kipranoz'a gider, mağaranın arkasına geçip sigara içerdik. Çocukluk yılları, bilemedik kendimizi kontrol edemedik. Başımızı tutan da olmadı.
► İş hayatına adım atmanız nasıl oldu?
● Annem tedavi için gidince biz tabi okuyamadık çaktık. Çakınca “Sen okumayacaksın galiba, ne iş yaparsın” dediler. Ben de güzel giyinen insanlara hayrandım, “terzi olacağım” dedim. Antalya'nın en önemli terzisinin yanına girdim. İlinti yap sök yoğun bir tempo. 5-6 çırak, bir sürü kalfalar çalışıyor. Öyle elektrikli ütü yok bildiğiniz kömürlü ütüler var. Isısı düşmesin diye sürekli kömürünü dolduruyoruz. Baktım orada çalışmak iğneyle kuyu kazmak. 1,5 sene dayandım, “yapmayacağım bu işi” dedim ve zıpladım. Eniştemin babasının ortak olduğu bir dükkânda dikiş makineleri satılıyordu, orada çalışmaya başladım. Eniştem gitti Yeniköy
tarafında Kırkgöz'de petrol tesisi aldı. Türk Petrol adıyla küçük bir istasyondu. Ben de 14 yaşındayım, “sen git istasyona sahip çık” dediler. Bizi paranın başına gönderdiler.► Benzin istasyonunda başlayan bu macera nasıl devam etti?
● 15 günde bir Antalya'ya iniyordum. Şehre inince mahalle arkadaşlarımla takılmaya başladım. İşi laylayloma döktük, enişteyle takıştık. İşe gittin gitmedin, yattın yatmadın küçük bir kavgaydı aslında. Eniştem bu bizim oğlan derdi geçiştirirdi. Çalışıyorsunuz hem takdir almıyorsunuz hem para almıyorsunuz. “Ne lazımsa al, elbise istedin de almadık mı” diyor, olur mu öyle şey. O kavgadan sonra ‘64de askere gittim. Öncü olmak genlerimde var. Askerde de her şeye atlardım. Herkes bana “Koca askeriyenin işini sen mi bitireceksin enayi” derdi. İşten hiç kaytarmazdım. Askerliği İstanbul Topkapı Sarayı'nda yaptım. Askerlikte de kızlar, içki, muhabbet gibi haylazlıklarım devam etti. Askerliğin bitimine 4 ay kala biz 3 arkadaş yakalandık ve Konya'ya sürüldük, bir de dayak yedik.
► Askerlik bitince benzin istasyonuna dönüş mü oldu?
● Askerden geldikten sonra Antalya'nın en köklü ailelerinden Konuklar'ın oğlu ilkokul arkadaşım Aydın Konuk'la takılmaya başladık. Zengin çocuğu yanında zıpkın adam sever. Biz de zıpkın adamız. Eğlenceye düştük. Sonra enişte Serik Taşağıl yol ayırımında bir istasyon aldı, gidip başladım. Oralarda ev yurt elektrik yok. Jeneratörle çalışan bir yer. Diğer istasyon devam ediyor. Eniştemin 4-5 tane istasyonu vardı. Fakat biz yine durmadık, Side oraya yakın. Nebi Barut, Turgut Şen, Doğan Barut benim en yakın arkadaşlarım, bir kız kaptık mı doğru Side'ye. Tabi işi aksatmaya başladık. Ama bunları yaşamasaydım acaba bugün böyle mi olurdum. Hayır olmazdım.
► Neler yaşadınız ve geçmiş tecrübelerinizden neler öğrendiniz?
● Önce öğrendim sonra öğretmeye başladım. Ben her zaman arkadaşlarımın benden daha kaliteli, görgülü ve bilgili insanlar olmasına dikkat ettim. Hepsi zengin ağa çocuğu. Paralar çiftlikler gani. Ama iş hayatıyla ilgili fazla bilgileri yok. Benim iş deneyimim, tecrübem, çalışkanlığım ve ataklığımdan faydalanıyorlardı.
► Taşağıl'daki istasyonda işler yolunda gitti mi?
Taşağıl'da yine enişteyle birbirimize rest çektik. Sedat Mazlumoğlu diye bir arkadaşımla İstanbul'a gittik. Zıpkınız ya biz. Zengin kız buluruz hayatımız kurtulur. Kadıköy Selamiçeşme'deki ablasının evine yerleştik. Harbiye'de oto elektrikçisi arkadaşım var. Gemiyle ona gidiyoruz. Gemide lüks mevki vardı, oraya ayrı bilet keserlerdi. Lüks mevkiye geçer kadınlara bakardık. Kimse bize bakmazdı. Önceleri gemi ve taksiyle sonra para bittikçe otobüsle, en son yaya gittik Taksim'e. İstanbul'da reçel işi yapalım hiç kimsenin yapmadığı iş dedik. Antalya'da ev reçellerini halka tanıtan Şekerci Selahaddin Birol'dan patlıcan, turunç, karpuz, bergamut reçeli getirttik. Tenekelerle reçel geldi bize. Açtık kavanozlara yerleştirdik ablasının evinde. Bakkallara gittik, o dönem bilmiyor insanlar. “Bunlar da ne” diyenler oldu. Biraz sattık o reçellerden. Ama sattığımız reçellerin paralarını yedik. Para bir taraftan geliyor bir taraftan uçuyor. En sonunda çocukla para bitince ayrılmaya karar verdik.
► Reçel hikâyesi hüsranla sonuçlanınca Antalya'ya geri mi döndünüz?
● Oto elektrikçisi arkadaşla ortak olduk. Eniştemin arabalarından dolayı sanayi ile ilişkim çok fazla. Bir yandan otomotiv yedek parça işine girdim. İşin gelirini arttırdık ama o da içkici bir arkadaş. İçmeyince dünya iyisi. İçince başka bir insan oluyor. Paralar yine eğlenceye gitti. Antalya'da Anadol servisi kuruldu, döndüm ve orada yedek parça işine girdim ama işte kaşıntı bu, gece hayatı, eğlence hikayeleri benim kanımda vardı. Kıpır kıpırdık. Orada da doğru durmadım ve ayrıldım. Antalya'ya ilk disko geldi 67-68'li yıllarda. Adnan Halat kardeşimiz İstanbul'dan Kulüp Fuaye'yi açtı. 6'ıncı katta, çatı katı asansörle çıkılan bir yerde diskotek. Sabaha kadar kanyak, kızlar, makara. Yine ikisi bir arada yürümedi. Oradan ayrılıp arkadaşım Haluk'la yedek parça işine girdik. Borç parayla dükkân kurduk. O da gece hayatına, içkiye meraklı. Yine yürümedi. Şimdiki Antalya Tophane'de çatı katı kiraladık disko yaptık. Adnan Halat'ın işi bozuldu o ara. “Gelin beraber üçlü buraya disko açalım” dedi. Yeni bir gece kulübü kurduk. Haluk o zaman evli, ben bekarım. Gece ben gidiyorum barda duruyorum hesaplara bakıyorum. Müziği Adnan çalıyor. Diğer dükkân devam. Akşam dükkânı kapatıyorum, gece 4'e kadar ordayım. Sandalyeler birleşiyor yatıyor, sabah dükkâna gidiyorum. Buna ne vücut ne kafa dayanır. Bir koltuğa 2 değil 4 karpuz sığdırmak bu. Haluk yine içti dağıttı Adnan sinirlendi. Ortalık gerildi. Bir arkadaşımıza devrettik. Haluk'la yedek parça işi de olmadı. Abisi Aydın'la domates işi yapmaya karar verdik.
“Her girdiğim işi başarmışımdır. Başarıyı yakaladıktan sonra para da arkasından gelir.”
► Domates işinde şansınız yaver gitti mi?
● Küçük kız kardeşimin kocasının 50 dönüm arazisi vardı. Sebze işi her tarlada olmaz. İşe giriştik. 130 amele var. Organize ettik her şeyi. Bir fidede şu kadar çıksa bu kadarını fire versek şu paradan satsak yırttık diye hesaplar yaparken havalar kötü gitti hastalık oldu. Hastalığı aştık ama pazar bulamadık. Domatesler elimizde patladı. Hale dökme parası verdik. Zarar etmedik ama hayal ettiğimiz kârlar olmadı.
► Son durak yine eniştenize mi gittiniz?
● Dünya iyisi idi. Serik'teki istasyonun başına geçtim.
“Semih'le Melih her yaz gelir dondurma satarak cam silerek bahşiş toplardı. Gün geldi istasyonda küçücük bir odanın içinde yattık çocuklarla beraber.”
27 yaşına gelmişim. Kafama dank etti. Kendime “ne yapıyorsun Hilmi, yeter kulvar değiştir bırak bu arkadaşları, yediysen yedin içtiysen içtin” dedim. Öyle bir çalışmaya başladım ki. Tırcılar ve kamyoncuların hepsini zaten tanıyordum.Benim istasyonum, ki Antalya'nın en iyilerinden biri, buranın 2 misli mal sattım. Tuvalet yok, sadece bir çukur kazılmış. Buzdolabı yok, elektrik yok, su yok. Tenekeyle su taşıyoruz. Ben 15 günde bir iniyorum eve. Ayaklarımın içi yağ.
► Para kazanmaya başladıktan sonra evlenmeye mi karar verdiniz?
● Aydın Konuk evlendi. O evlenince sen de evlen baskısı başladı. Arkadaşlarım uzaktan Zuhal Hanım'ı gösterdi. Balkona çıktı,
konuşmalarını hareketlerini izledim. İçime bir şey aktı. Bizi bir araya getirdiler. Zuhal beni ilk gördüğünde beğenmemiş. “Hayatta olmayacak bir şey varsa bu oğlanla evlenmek” demiş. Annesi rahmetli “sus bakayım kızlar öyle şey söylemez” demiş. Kader işte. Zuhal Hanıma “Tekrar buluşalım” dedim. Bir dahaki buluşmada bitirdim işi. Kurtulamaz benden, mümkün değil. Kızın hayatı boyunca erkek arkadaşı olmamış böyle bir konuşma yapmamış. Sağa bakma sola bakma böyle yetişmiş. Kız ailesine “Bu adama siz nasıl kız veriyorsunuz, bu adamın parası yok tahsili yok, gece hayatı çok, içer gezer” demişler. Yıllar sonra bunları söyleyen insanlar gelip benden özür diledi. Karım bana içki sofrası hazırlamamıştır.
“Artık karımın karşısında gözlerimi kapatamam. Ben yapmışım zamanında. Armutla elmanın tadını biliyorum. Huzur lazım bana.”
1976'da Yeniköy'deki Shell 7 kocalı Hürmüz gibi, petrolde para hızlı döndüğünden sık el değiştirdi. Enişteyle ortak aldık. Eve deste deste parayla geliyordum. Kırkgöz'den aldığım primle borcumu ödedim. Ablamın ölümünden sonra enişte tekrar evlendi. Kopukluklar oldu, oradaki ortaklığı bitirdik. “Bu istasyon senin” dedi bana kaldı. O istasyondan neler yarattım, müthiş satışlar yaptım. İstasyonu yeniledim ve Shell'den mıntıka birinciliği aldım. Arka tarafına ev yaptım. Çocuğu kucağında işçilere yemek yaptı Zuhal Hanım. Çalışa çalışa '85 senesinde de 12 bin liraya 26 bin 450 metrekare olan bu araziyi aldık.
► Yeniköy'deki istasyonu satıp şu an sahibi olduğunuz istasyonu mu aldınız?
● Burayı almak ayrı macera. Yeniköy'deki istasyonun borcunu yeni ödemiştim. Buranın inşaatına başladım. Tuvaletlerdeki seramikleri bile İtalya'dan getirttim. 88'de evlerde klima yokken biz tuvaletlere klima koyduk.
O tuvalet ödül aldı. Burayı yaptım ama borcun altından kalkamayınca diğer istasyonu sattım. Eşim ve 2 oğlumla buraya sahip çıktık. 90'lı yıllarda market yaptım ve insanların görmediği ithal ürünleri getirdim. Eşim çok büyük bir insan. O olmasa hiçbir şeyi beceremezdim.
Arkamda hep o vardı. Bütün bunlarla iyi paralar kazandık ve borcumuzu kapattık.
► Hilmi Beken kaç kişiye istihdam sağladı?
● Şu anda 4 istasyonumuz var ve 150 kişi çalışıyor.
► Toptan akaryakıt satıyor musunuz?
● Şu anda hayır. Shell şirketi bir dönem Türkiye'den çekilmeye karar verdi. 96'da akaryakıt toptancılığı yaptım. Shell 4 tanker mal satıyorsa ben Antalya, Isparta, Burdur, Kemer köy ve kasabalara 10 tanker mal satıyordum. Satışlar çok büyüdü müthiş bir satış yakaladım ama benim kârım yok. Shell'i ayakta tutmak için yaptığım bir delikanlılıktı.
► Diğer istasyonları nasıl aldınız?
● Paraları toplayamadık. Shell bize vade veriyordu onu kesti. Afyon'da bir istasyona mal veriyordum. Kaçağa girdi Shell'de çekleri yazıldı. “Shell şirketi benzin vermiyor abi sen ver” dedi. İlk 3 ay ödedi, 5'inci ayda ödememeye başladı, bir sürü alacağım birikti. Adam battı bana devretmek istedi. Gittik orayı aldık. Akdeniz sanayi sitesinin içinde Total var, oranın yeri ihaleye çıktı. Shell'den zamanında ayrılan insanlar beni
iyi tanıdıkları için Total'e geçtiler. Onlar “Abi ne olur bizimle yap bu işi” dediler. Antalya'ya ilk Total'i getiren benim. Orayı aldım ve yeniden yaptım. Sonra Korkuteli çıktı karşıma. Orayı alalıda 4 sene oldu. Ben doğayı çok seviyorum. Güzel olan her şeyi seviyorum. Güzelliğe hayranım. Orayı bir gördüm, o manzarada bana bir çay ısmarladılar doğaya bayıldım kaldım. Korkuteli'ne gelmeden Söğütcük tepesi var. Onu geçer geçmez sağda bir vadi içine sıkışmış bir yer. Orayı da satın aldık. Shell şirketi yenilemek adına destek verdi. Orayı da yeniledik.
► Sürekli işinizin başında mısınız?
● Semih'in başını bağladık. İşleri Semih'e devrettim. Ben artık danışmanlık yapıyorum ama hep istasyondayım.
“Genlerden gelen şeyler var. Bunlar parayla satın alınabilecek seyler degildir.”
► Kaçak akaryakıt satan istasyonlara ne diyorsunuz?
● ÖTV'nin yüksek oluşu, aradaki farkın çok oluşu insanları hileli iş yapmaya zorluyor. Buralarda el altı yapılan karışımlar var. Formülü hakkında bilgim yok ama duyumlarımıza göre madeni yağ, gaz yağı, uçak benzinleri, yanık yağ gibi benzeri şeylerden yapıyorlar. Duyumlarımıza göre bazı şirketler deniz yoluyla 5 bin ton mal getiriyor gümrüğe bin ton beyan ediyor. 3 bin 5 bin tonunu gümrüğe göstermiyor bu bir vergi kaybı.
Pompaları başka türlü kullanıyor. Naylon fatura kesen bir sürü insan var. Sizin düzgün çalışmanıza rağmen karşınızdaki bel altı vuruyorsa bu konuda onunla nasıl rekabet edebilirsiniz ki.
► Toptan akaryakıt satmaya neden devam etmediniz?
● Darbe aldık. Toptan akaryakıt büyük risk. Büyük rakamlar dönüyor. Ben günde 15 tanker mal satıyordum. Bir tanker mal bugün 300 milyon lira. Bu para günlük 3-5 trilyon para demek. Bu parayı nasıl döndürürsünüz. Yapan arkadaşlarımız var ama ben böyle riske girmek istemiyorum. Ben perakendeciyim. Sadece akaryakıt satarak para kazanmıyorum ben burada. Restoran, market ve pastanemiz var. Her metrekaresinde nasıl para kazanabiliriz onu düşünüyorum. Sözlükte istasyon kelimesinin anlamı durulan ikmal yapılan ihtiyaç giderilen yerdir. Tuvalet ihtiyacı, araç yıkama, benzin alma, yemek yeme, hediye alma ihtiyacı gibi. Biz onun için bu konsepte yöneldik. Bir birim kâr etmezse diğer birim kâr etsin mantığıyla yürüyoruz
► Diger istasyonlarınızda da restoran var mı?
Sanayideki istasyonumuz hariç hepsine yaptık. Sanayi çok değişik bir nokta. Orada 3 liraya yemek var. Ben yiyemediğim bir şeyi size nasıl ikram edeyim. Bizde lahmacun yiyin kokmaz. Adam domatesi alırken pazarcıya gidip kötü domates alıyor. Kemik sıyrıntılarını alıyor. Sen kıymayı 30 liraya alıyorsun o adam 15 liraya alıyor.
► Oğullarınıza gelecekte yol göstermesi açısından ne gibi mesajlar aktardınız?
● Başta dürüstlüğü öğretmeye çalıştım. Yaptıkları işi sevmelerini söyledim. Sevmediğiniz işte başarılı olamazsınız. Yeniliklere kendilerini açmalarını söyledim. Benim babamdan benzinlik kaldı diye bir mantık yok. Dünyanın şartları çok şeyi değiştirir. Kendilerini yenilemeleri lazım. Benim jenerasyonumda bu gidiyordu ve biz böyle isim yaptık ama şu anda başka kulvarlara gidebiliriz.
► Başka kulvarlarda şansınızı denediniz mi daha önce?
● İnşaat işine girdik. Burayı da Amerika'dan gelen oğlum Melih yaptı. Döşemealtı'nda 4 blok, 40 daire havuzlu müthiş bir site yaptı. Yeni Antalya burada oluşuyor. Havası farklı, gecekondulaşma yok. Pamfilya Konakları'nın sahipleriyle ortak yaptık. Herşeyi bitti henüz satmadık.
“İstasyonu yaşanır hale getirmek için ne berber ne yıkamacı ne lastikçiden kira almıyorum. Adam traş olmaya duruyor, o arada arabasını yıkatıyor benzinini alıyor markete giriyor, lokantaya giriyor yemek yiyor. Arkada duşlarımız ve mescitimiz var. Biz ibadete de kabahata da açığız.”
► Akaryakıt kârından memnun musunuz?
● Memnun olmak mümkün değil; eski kârlarımız kalmadı. Artık sadece akaryakıttan kazanma devrini kapatıp diğer gelirlerimizle takviye ediyoruz. Akaryakıt bir lokomotif. O lokomotif olmasa buraya araç girmez. Araç girmezse insan girmez. Hiçbir şey yapmayan insan bile inip bir sigara veya bir şişe su alıyor, ondan da kâr ediyorum.
► Akaryakıta sürekli zam geliyor. Bu işin sonu sizce nereye varacak?● Akaryakıt sektöründeki en büyük sıkıntı da bu. Bugün bir depo benzin 3 sene önce 100 liraya doluyorsa simdi 200 liraya doluyor. Burada günlük diyelim 20bin litre mal satıyorsak bunun aylık bize maliyeti, çünkü veresiye ödüyorsunuz vadeli çalışıyorsunuz. 3-5 sene önce sermayenize bağladığınız para 2 milyar lira ise bu zamlardan dolayı şimdi 5 milyar lira. Aradaki 3 milyarı nereden alıyorsun. Yüzde 40 zam gelmiş ama sen yüzde 7 kazanıyorsun. Yüzde 7 kârla o sermayeyi yükseltmen mümkün değil ki. O zaman bankacının kucağına oturuyorsun. Kredi alıp sermayene katkıda bulunuyorsun. “Hadi hadi iyisin zam geldi yine” deniyor. Hayır kardeşim ben iyi değilim. Çünkü sermayem yükseliyor. Ben bu parayı nereden bulacağım da koyacağım. 1 gün önce 100 lira vererek aldığım tanker benzini yüzde 5 zam geldiyse 110 liraya alıyorum.
► Size göre bunun bir çözümü var mı?
Çözüm yok, olması da mümkün değil. Bence kârları çeşitli yerlerden yaparak öyle devam ettireceğiz. Önemli olan kendi ülkemizde akaryakıtın çıkması. Sondajların çoğalması. Başka yapılacak bir şey yok. O zaman ÖTV'ler yükselmeyecek. Yükselmeyince fiyat makûl olacak, olay bu.
► Dünya benzin üzerine kurulu. Benzin kaynaklarının bittiğini düşünürsek bu ne gibi sonuçlar doğurur?
● Başka enerjiler buldular ama geçişi yapamıyorlar. Fosil enerjilere bir anda fren vuramazlar. Türkiye'de 14 bin benzin istasyonu var, hadi frene bas bakayım 14 bin benzin istasyonunda kaç tane işçi çalışıyor. Bunlara dağıtım nakliye yapan bir sürü firma var. Nasıl olacak bu iş. Bu boşluğu neyle dolduracaksın. Dünya bir değişime doğru gidiyor. Yeni bir çağa geçeceğiz. Bu akaryakıttan geçeceğimiz çağa, ben görürmüyüm bilmiyorum ama o çağ bir çağdır, dünyanın çağ atlamasıdır. Yeni bir çağın başlangıcı olacak. Bu da çok uzak değil. Rusya müsaade etmiyor. Amerika müsaade etmiyor. Geliri bunun üzerine çünkü. İngiltere aynı şekilde. Herkes para kazanıyor şu anda.
► Sırada yeni istasyonlar olacak mı?
● Hanım karşı aslında buna. Akaryakıtçılıktan çıkalım diyor ama her insan belli yaştan sonra bildiği işi yapmalı. Gençler yeni hareketler yapabilirler ama yaşlanan insanlar yenilikten kaçıyor. Mesela ben bilgisayar öğrenmek bile istemiyorum. Beynimi fazla yormak istemiyorum. ATSO binasının yanındaki Shell'i alıp anlaşmasını yaptık.
► Buna bağlı olarak yeni restoranlar da açacak mısınız?
● Gıda sektöründe az yatırımla çok kârlılık görüyorum. Bizim çocukluğumuzda dışarıda yemek yiyen insanları garipsenirdi. “Acaba karısı evde yemek mi yapmıyor da adam dışarıda yemek yiyor” denirdi. Dışarıda yemek yemek ayıptı. Yiyemezdiniz utanırdınız. Simdi artık kadın da erkek de çalışıyor ve genelde dışarıda yeniyor. Eskiden tüketim yapamıyordunuz. Ayakkabının yanı yırtılırdı, hemen bir yama. Topuklara demirler. Altta başka bir şey. Bunlar eskimesin diye. Bize ilkokulda çorap yamamasını öğrettiler. Babamın giydiği ceketin tersini çevirip bize diktiklerinde göbek atardık. Bu işler böyleydi. Biz bu jenerasyondan geldik. Yoktu yahu. Evimizde sarnıçtan su içerdik. Su tesisatı yoktu, bulaşıklar külle yıkanırdı. Çamaşırı topuzla döverdi annem. Her şey mevsiminde yenirdi. Kendimiz ekerdik çünkü. Zor günlerden geldik.